MAC, 2012 sonbaharı için hazırladığı makyaj çantalarıyla, yaratıcılığın çekim kuvvetine dikkat çekiyor. Art deco ve pop art akımlarından etkilenerek hazırlanan çantalar, ünlü illüstrasyon sanatçıları Julie Verhoeven, Nikki Farquharon ve François Berthoud imzası taşıyor.

Çantaların fiyatları $35
Boyutları: 175mm x 45mm x 105mm

(soldan sağa) Nina Dobrev - Lucy Hale - Selena Gomez - Hayden Panettiere

(soldan sağa) Hannah Simone - Kat Graham - Shay Mitchell - Lea Michele

Kadınlardan daha çok konuşacağım zaten ama önce bir erkekleri aradan çıkaralım..

(soldan sağa) Chord Overstreet - Chris Colfer - Darren Criss - Ian Somerhalder - Will.i.am

Nikki Reed - Ashley Benson - Demi Lovato

Dün gece Los Angeles'ta düzenlenen 'Teen Choice Awards' Türkçe ismiyle Gençlerin  Seçimi Ödülleri'nde sörf tahtalarını evlerine götüren isimlerden biri de Twilight ekibi ve Kristen Stewart oldu.

Kırmızı halıyı başka bir yazımda inceleyeceğim ama önceliği bu güzel çifte vermek istiyorum. Onlar kırmızı halıya çıkmayacak kadar havalılar çünkü.

Kimin ne düşündüğü umurumda bile değil. Bence her ikisi de hem çok yetenekli oyuncular hem de birlikte çok yakışıyorlar.

O yüzden onlara özel bir yazı hazırlamak istedim.

Anne Hathaway ve Marion Cotillard - 'The Dark Knight Rises' New York Galasında

Anne Hathaway ve Marion Cotillard - 'The Dark Knight Rises' Londra Galasında

Benim Elie Saab hakkında en sevdiğim üç şey:

• Tasarımları
• İşçiliği
• Defile açılışlarını Karlie Kloss'un yapması.

Bu üçü benim bir gün sonum olacak diyorum size.
Bir gün Karlie yine muhteşem bir Elie Saab koleksiyonunun açılışını muhteşem bir elbise ile yapacak ve benim bu güçsüz kalbim buna dayanamayacak.

Bir insan bu kadar kusursuz olmayı nasıl başarabiliyor? Ciddiyim, Elie Saab'ın hiçbir kusuru yok.
Oh, durun bir dakika. Evet, bir kusuru var. O da mükemmel olmak. Bu kesinlikle bir kusur sayılmalı.

Muhteşem detaylar ve kusursuz işçilik eminim ki Elie Saab'ın göbek adıdır. Söz konusu bu adam olunca kelime dağarcığımda ona ne kadar taptığımı ve ne kadar mükemmel olduğunu anlatacak kelime bulmakta sıkıntı çekiyorum gerçekten.

Eğer internet aracılığı ile gördüğümde ben böyleysem bir gün canlı izlediğimde (o günler de gelecek inşallah) ne olacak çok merak ediyorum. Moda şovunun yapıldığı yerin yakınına bir ambulans ve sağlık ekibi bulundurmak şart.

Tasarımcı bu koleksiyonu için Osmanlı'dan esinlenmiş. Eminim ki bu nefes kesici koleksiyondan parçaları kırmızı halıda bol bol göreceğiz ama önce ben bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum.
İsteyenler benim 'Cennetten bir 17 dakika ve 17 saniye' olarak adlandırdığım videoyu da izleyebilirler. (Dikkat! Moda tutkunu kalp hastaları için sakıncalıdır.)

Bugün 'Gündem'de size yeni keşfettiğim ve severek dinlediğim bir şarkıcıdan bahsedeceğim.

Fun. gurubunun We are young adlı şarkısını bilen az çok tanır Janelle Monae'yi. Bende onu oradan keşfettim ya zaten.
Janelle Monáe, 27 yaşındaki Amerikalı şarkıcı ve söz yazarı. Tarzı çoğunlukla alternatif olmakla beraber bunun yanında rock, indie pop, afropunk ve new wave da var.
Genç şarkının daha şimdiden bir Grammy adaylığı bile var. Ki bu adaylık pek çoğunu peşinden getireceğe benziyor..


Ben şahsen çok hoşlandım tarzından, sesi güzel ve şarkıları da tam benlik. Özellikle çılgın olması çok hoşuma gitti, bayılırım ben böyle insanlara.
Hem kendi şarkılarının yanında sahne şovu da oldukça keyifli oluyor.
Tightrope ve Many Moons en sevdiğim şarkılarından biri. Tightrope'u o kadar beğendim ki şimdiden telefon melodim yaptım bile.

Sanatçının resmi sitesi ve twitter hesabına buradan ulaşabilirsiniz.

Ve şimdi de gelelim Janelle'in moda tarzının kritiğine. Ben onun yaptığı müzik kadar değişik bir moda tarzı olduğunu öğrendiğimde çok sevindim. Çünkü Janelle el dikimi Chanel takımlardan başka bir şey giymiyor. (nereden geliyor bu paranın bolluğu?) İster Grammy Ödülleri'nde isterse MTV Müzik Ödülleri'nde olsun hep şık hep şık. Çoğunluk onun bu tarzını kostüme yorsa da bence süreklilik isteyen bir tarzı var ki bunu çok takdir ettim. İnsanın kendisini tanımlayacak bir stili olmalı bence.
Ben özellikle şarkıcının giydiği oxford tarzı ayakkabılara hayran kaldım zaten. Tightrope klibindeki ayakkabılarına bayıldım denebilir.

Peki siz Janelle Monae, şarkıları ve tarzı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Şu yazımda Dior'un tarihini kısaca özetlemiş ve John Galliano'nun nasıl görevden alınıp yerine bir süre sonra Raf Simons'un geldiğinden bahsetmiştim.
İşte yaklaşık bir hafta önce Raf Simons Dior moda evindeki ilk koleksiyonunu tanıtarak meraklarımızı dindirdi. Ama iyi mi yaptı yoksa berbat mı etti? İşte şimdi o kısma geldim..


Biraz sonra koleksiyon ile ilgili yorumuma geçeceğim ama önce kimler Raf Simons'un ne yaptığını görmeye ve onu desteklemeye gelmiş onları görelim. Destek mi köstek mi orası da belli değil ya. Bu kadar insan beni görmeye, yaptığımı eleştirmeye gelse herhalde çelik bir kasanın içine kilitlerdim kendimi. Eminim ki o gün Raf Simons'un üzerindeki baskı Kraliçe Elizabeth'in üzerinde olmamıştır.

O gün için kimler bir araya gelmemiş ki. Modanın en ağır topları birleşmiş Raf Simons'un karşısına geçmiş.



Alber Elbaz, Diane Von Furstenberg, Marc Jacobs, Donatella Versace ve kızı Allegra, Anna dello Russo, Anna Wintour ve kızı Bee Shaffer, Sharon Stone, Natalia Vodianova ve kocası, Jennifer Lawrence, Marion Cottillard, Monako Prensesi Charlene Wittstock ve Olivia Palermo ön sıralarda göze çarpan isimlerdendi. Onların dışında moda dünyasından birçok isim daha Raf Simons'un Dior moda evine uygunluğunu ölçmek için oradaydı.

Şimdi de geçelim eleştiri bölümüne. Profesyonel olduğumu söylemiyorum, bu konu hakkında yıllardır yaptığım gözlemlerle oluşan bilgim dışında hiçbir eğitimim yok (en azından şimdilik) ama yine de kendi çapımda bir eleştiri yapabilecek durumda olduğumu düşünüyorum.
Öncelikle her tasarımcıya olduğu gibi Raf Simons'a da kesinlikle saygım sonsuz, ortada çok büyük bir emek var çünkü. Bu göz ardı edilemez bir şey. O yüzden eleştirimi olabildiğimce pozitif tutmaya çalıştım.
Pozitiften kastım ise John Galliano'nun muhteşem sanat eserlerinin beni etkilemesine çok fazla izin vermemek.

Tasarımcı koleksiyonu için Dior'un arşivlerinden yararlanmış ve Christian Dior'un moda evini kurduğunda yarattığı 'Çiçek Kadın' görünümünden ilham almış. Amacı markanın John Galliano ile uzaklaştığı 1950'li yılların zarif kadın görünümü imiş. 

Koleksiyon genel olarak ele alındığında büyük bir uyum içerisinde ve gerçekten güzel. Tek tek incelendiğinde ise muhteşem detaylar ve işçilik belli oluyor. Ama tek hatası kesinlikle bir Couture koleksiyonuna uygun olmaması. Couture denince insan daha aşırı bir şeyler bekliyor, tasarımcının kendisini sınırlamamasını istiyor. Eğer bu Raf Simons'un sınırlanmamış hali ise ben hazır giyim koleksiyonunda çıkartacakları için şimdiden korkuyorum doğrusu. Eğer bu işçilik Couture adı altında tanıtılmasaydı eminim ki bende dahil birçok moda tutkunu bayılacaktı. Fakat gel gör ki olan oldu bir kere.
Modellerin saç ve makyajlarından bahsetmeyi istemiyorum bile. O konuya girersem hiç çıkamayabilirim çünkü. Takılar ve tabanın ortasından çıkan topuklu ayakkabılar ilginç görünüyor, itiraf etmek gerekirse.

İlk gördüğümde de söylediğim gibi Raf Simons'un Couture anlayışı John Galliano'nun ancak hazır giyim anlayışı olabilir.

Koleksiyondan birkaç tasarımı yayınlayacağım böylece sizler de benim eleştirime katılabilir ya da kendi eleştirinizi yapabilirsiniz. Ayrıca istiyorsanız 15 dakikalık şovu buradan izleyebilirsiniz..

1962'den günümüze gelen yılların markası Yves Saint Laurent birçok değişiklikten geçiyor.

İlk olarak geçtiğimiz aylarda 8 yıldan fazla bir süredir markanın baş tasarımcısı olan İtalyan Stefano Pilati'nin yerine Dior erkek giyimin baş tasarımcısı olan Fransız Hedi Slimane'yi getirtmişlerdi. Ve yeni bir tasarımcı her zaman arkasından gelecek değişikliklerin habercisi olmuştur.

Ki bu değişimden sonra yeni ve beklenen bir bomba daha patladı ve ölümsüz marka YSL'nin adının değişeceği (daha doğrusu çoktan değiştiği) duyuruldu. YSL oldu size SLP yani Saint Laurent Paris.

Hedi Slimane ilk tasarımını 25 Eylül - 3 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek olan Paris Moda Haftası genelinde tanıtacak ve 2013 bahar koleksiyonu çok sınırlı bir gruba gösterilecek. Basının katılamayacağını duyduğumda üzüldüm.  'Biz nasıl göreceğiz?' diye düşünmeden edemedim.

Yeni bir tasarımcı ve yeni bir isim. Hiç benlik bir şey değil. Ben her zaman eski alışkanlıkları sürdürmenin taraftarı olmuşumdur. Ve eminim ki Yves Saint Laurent yaşasaydı böyle bir şeyin olmasına izin vermezdi.

İstediği kadar değişsin, şekilden şekle girsin, yine de Yves Saint Laurent moda severlerin kalplerinde sonsuza kadar yaşayacaktır.

Christian Dior - Yves Saint Laurent - Marc Bohan - Gianfranco Ferre - John Galliano - Raf Simons

 Christian Dior 1946 yılında açtığı Dior moda evi ile zarif, şık ve feminen kadının ilk temellerini atmıştı. Bir kadının nasıl olması gerektiği onun çizgisinde şekilleniyordu. İnce beller ve kabarık eteklerle kadın zarafetinin ne demek olduğunu o belirliyordu. 1957'de Christian Dior'un ölümü ile markanın başına geçen Yves Saint Laurent moda evinde bu zarafeti 2 yıl boyunca sürdürdü. Ondan sonra başa geçen Marc Bohan ise bu zorlu görevde tam 28 yıl başarıyla çalıştı. Ardından 1989'da moda evini İtalyan tasarımcı Gianfranco Ferre'nin ellerine teslim etti. Ve en sonunda 1996'da John Galliano Dior'u devraldı. Onunla Dior yeni bir kimliğe büründü. Daha cesur bir kadın oldu.

 Christian Dior'un temelini attığı imparatorluk John Galliano sayesinde zirveden indirilemeyecek bir yerde taht kurdu. Sanat eserleriyle moda dünyasının içinden ve dışından herkesi büyülemeyi başardı. Ancak karıştığı bir kavga sırasında Yahudi karşıtı, ırkçı bir söylemde bulunduğunda moda evi kendi imajını bozmaması için hemen Galliano'yu görevinden aldı ve onun yerine John Galliano'nun yardımcısı Bill Gaytten getirildi. Fakat John Galliano'nun sağlamlaştırdığı taht, Bill Gaytten tarafından büyük bir sarsıntı yaşadı. Çıkardığı son üç koleksiyonda da ne yazık ki beklentileri karşılamadı. Zaten nasıl karşılayabilirdi ki? John Galliano onu ulaşılamaz bir seviyeye çıkardıktan sonra kim Dior'u ondan daha iyi yerlere taşıyabilirdi?

Giambattista Valli

Chanel

Fan Bingbing:  İşte benim kadınım! Bayılıyorum Fan Bingbing'in her şeyine. Her zaman mükemmel olan o nadir insanlardan kendisi. Sanki özellikle kırmızı halı için dünyaya gelmiş. (Siz onu asıl Cannes kırmızı halısında göreceksiniz canlarım) 

Bu sene öyle görünüyor ki başımızdan hiçbir şey eksik olmayacak!
Şaka şaka, ama umarım başımıza gelenler sadece bu son derece şık ve bir o kadar da tuhaf aksesuarlar olur.
2012 Sonbahar Couture sezonunun son günüyle birlikte gözlerim bir şenlik yaşadı. Couture gibisi yok hakikaten. Ne kadar da seviyorum o birbirinden güzel sanat eserlerini.

Ve Paris Moda Haftası'nın son günüyle birlikte bu sene muhtemelen her yerde karşımıza çıkmaya başlayacak olan yeni yeni aksesuarlara merhaba demenin zamanı geldi.
Açılışı Giambattista Valli ile yaptığımız bu yeni trend tabii ki de baş aksesuarlarından oluşuyor. Onu izleyen Armani Prive ise bize mini duvak, tüy başlık ya da sade bir şapka gibi seçenekler sunsa da sanırım bu trend bana göre değil. Ama çok tarz olduğu kesin.

 Bazılarınız Giambattista Valli'nin uçuk düşünce tarzını desteklemeyebilir. Aslında ben de pek sıcak bakmıyorum gözümün veya yüzümün üstündeki kelebek fikrine ama Couture işte bu, her şeye hazır olmalıyız.
Onu sevmediyseniz Karl Lagerfeld Chanel'in saç filesi ile imdadınıza yetişecektir inanın bana. Saç filesi denince aklıma gelen görüntüden çok daha şık ve modern olduğu kesin ama bu görüntü de bana uymuyor nedense.


Anlaşılan o ki Jean Paul Gaultier de saç filesi taraftarından ki buna çok şaşırdığımı söyleyemeyeceğim doğrusu. O çılgın adam ne yaparsa yapsın şaşırmamayı çoktan öğrendim ben.

Ama onun aksine Alexis Mabille için aynı şeyi söyleyemem. Bunu gerçekten ama gerçekten yapamam. Sadece bana mı öyle geliyor yoksa bu modeller gerçekten de Grinç filmindeki küçük kıza mı benziyorlar? Tamam, tıpatıp aynı demiyorum ama çok ufak da olsa andırmıyorlar mı gerçekten? Bu trendin en uçuğu kafamın ta arkasından gelerek yüzümün üstünde sallanacak olan avize taşı olmalı.

Christian Dior'un da arasında bulunduğu 2012 Sonbahar Couture sezonunun baş aksesuarları trendlerini izleyen diğer tasarımcılar ise Maison Martin  Margiela, On Aura Tout Vu, Iris Van Herpen, Ulyana Sergeenko. Benim gördüğüm kadarıyla son yılların en uçuk moda trendi bu olsa gerek. Ugg'a bile alışabilirim ama buna alışamam. Ki umarım, umarım bu trend podyumlardan daha ileri gitmez ve herkes başına bir şeyler geçirerek Anna Dello Russo'yu garip başlıklar kraliçesi tahtından indirmeye kalkışmaz.